EVLİLİK PROBLEMİ: PARA YEDİRMEK,  EVLİ ERKEKLERİN EN BÜYÜK PROBLEMLERİNDEN BİRİDİR.

Evlilik problemleri:

“Bas bas paraları leylaya” türküsünün ana teması. Bahis konusu yedirilen para, hak sahibi ana,baba, eş,çocuksa canı sağolsun denilir ama yoksa…

İlkel çağda kadınlar “toplayıcı”, erkekler “avlayıcı” durumdayken ete ihtiyacı olan kadını akşam yemeğine davet eden erkek av malzemesi eti ikram edermiş. Bugünde flörtün derinleştiği dönemlerdeki akşam yemek davetinde aynı mantık devam ediyor. Kadına sahip olmaya çalışan erkek ,  ona emek çekmeye başlıyor. Yemekler, takılar,çiçekler,hediyeler… Devamında kadının ekonomik desteğini sağlamak..  karşılığında yuva aile,cinsellik,çocuk,aşk…

İyi dinlersek türkülerde pek çok şey söyler. Kadın ağzı türkü “ben varmam inekliye, yoğurdu sinekliye,Allah nasip eylesin  omuzu tüfekliye” diyor. Yani çiftçi ile evlenip , bahçede çalışıp inek dana ile uğraşamam, maaşlı koca ile temiz evde oturur, ev kadını olup rahat ederim” diyor. Dünyadan beklentisini erkekler üzerine kurmuş kadınlar için yazılmış bir kitabın ismi “erkek gözünü işe dikerken, kadın gözünü erkeğe diker.” Eskiden “öğretmene varacağım, doktora varacağım” diyen kadınlar çok şükür artık kendileri doktor veya öğretmen oluyorlar. Kapasitesi dar olanlarda “doktor olamadıysam doktor bulurum” deyip bir doktor beyi avlamaya çalışırlar. Aslında av ve avcılık sözde modern dünyamızda kılık değiştirerek devam ediyor. Vaktiyle hayvan eti için avlanan erkeklerin bazısı bugün taze kadın eti için avlanıyor. Bir erkeğin sözü “güzel her kadın dikkatimi çekiyor, avcı gözlerim,kulaklarım başka yöne yönelemiyor” ava giderken avlanıyor bazılarıda. Etine göz diktiği kadında onun parasına göz dikiyor ve istemediği halde onu zorla baba yapıyor. Aynı kişi hem avcı, hem av durumuna düşüyor zamanla ve sırasıyla.

Sonuçta bir ilişkiye emek yatırımını öncelikle erkekler başlatmış ve dahada büyüyerek önce ki zamanlarda devam etmiş. Bugün halen köylerde devam ediyor belki. Erkek evi, kızla beraber anası,babası, kardeşlerini giydirir. Karşılıklı tepsiler üzerine hediye giysiler gider gelir, kıza bohça konur ki içinde herşey vardır. Kayseri’de bu iş valizere ve “gardrop düzmeye” kadar ilerlemişti. Geline takılan fişekliklerle ve takılara yatıralan para ile en lüks apartman dairesi alınırdı. Sonuçta  gelin adayına-ailesine-düğüne-çeyize-takıya hazırlık oğlan beşikteyken başlanır ve büyük masraftır. İki taraf geniş ailenin mutabakat ile kurulmuş evlilikte taraflar hısım akraba olurlar, karşılıklı davetler yemeler içmeler dayanışmalarla  (arada hırgür olsada) düğün dernek kurulur. Kız istenir, onore edilir, ailesinin gönlü ve rızası alınır. Bir sorun çıkarsada gelin sahipsiz değildir. Gelin gittiği eve yalnız girmez, yanında kendi ailesinden olan ama kanından olmayan bir “yenge” ona refakat eder. “Gelinliğinle gidiyorsun, kefenle dönersin” deyip katı konuşsada  kız evi, canı,namusu,söz konusu olduğu zaman, damadın yakasını toplar ona gözdağı verirdi. Yeni gelin almak pahalı ve masraflı olduğu için bu masraf hak edene yapılırdı. Çok eşlilik ancak çok zenginlerde görülürdü bu yüzden kadınlar “adamın bir çanağını iki etmiyeceksin, birini kıracaksın” derlerdi.

Boşanma üzerine ihtisaslaşmış bir avukatın aktardıkları; “düğüne, geline yatırılan para ve emek ne kadar fazla ise boşanmalar o kadar az”

Eskiden evlenme adetlerini yok saymaya çalışanlar için şöyle bir söz vardı: “eşekde paldım, ben seni aldım yok öyle şey”

Evlenince hayalkırıklığına uğrayanlar için “kaşığından çıkan kesmedin, razı ol” denirdi. Şimdi “elektrik kalmadı”deyip insanlar vazgeçiyorlar. Sonradan yaşadıkları ilişkilerden sonra yinede en iyisi ilkiydi diyebiliyorlar. Bir başkasının duygularını bozuk para gibi harcayan kişiler, aynı şey başına gelince ancak empati yapabiliyor.

Evlilik problemlerine Yaşamdan örnek:

Kocasının kendisini aldatıp terkedip, boşanmasının üzerinden 5-6 yıl geçen  kadını, gece yarısı eski kocası arar; beni affet, hakkını helal et, o da beni aldattı…

İlişkiye kadın yada erkek kim maddi manevi emek çekmişse bir tatsızlık durumunda en çok o travmaya uğruyor. Doğal felaketler ve kazalardan sonraki travmalar daha kolay aşılırken, sevgililerden gelen travmaların acısı cinsel taciz ve tecavüz travmalarınınkinden bile bazen daha çok can yakabiliyor. Bunu çok iyi tanımlayan bir sözümüz daha var “gönül yıkmak, kabeyi yıkmaktan günahtır. Çünkü gönlü Allah, kabeyi insanlar yaptı”

Bir ilişkiye yatırdıkları emek,para ne kadar büyükse sonuçta aldatılan kadın ve erkekte oluşan öfke karşıdakini öldürecek kadar büyük olabiliyor. Meslek yaşamımda çok eğitimli ve akıllı kendi isteği ile başvuran bir erkeği 24 saat kapalı servise yatırıp uyutmuştum elinden bir kaza çıkmasın diye…

Sonuçta parayı yediren de  yiyende sorumlu..

Yorum bırakın